Sorumlu Geçme Kaç Ders ?

Berk

Global Mod
Global Mod
Sorumlu Geçme Kaç Ders? Eğitim Sisteminin Görünmeyen Dengesi

Birçok öğrencinin kafasını kurcalayan, ailelerinse sessizce endişelendiği bir soru: “Sorumlu geçme kaç ders?” Aslında bu sadece teknik bir eğitim yönetmeliği meselesi değil; gençlerin başarısızlıkla, sabırla ve sistemle kurduğu ilişkinin de aynası. Forumda bu konuyu açan her kullanıcı, bir şekilde bu sistemin içinde yoğrulmuş, kendi tecrübeleriyle şekillenen bir bakış açısına sahip. Gelin, bu konuyu hem duygusal hem de akademik bir çerçevede inceleyelim.

---

Tarihsel Kökenler: Sorumluluk Kavramının Eğitimdeki Evrimi

Sorumlu geçme sistemi Türkiye’de ilk olarak 1980’lerin sonunda ortaöğretim düzeyinde şekillenmeye başladı. O yıllarda amaç, öğrencinin tek bir başarısızlık nedeniyle tüm yılını kaybetmesini engellemekti. Eğitimde fırsat eşitliği düşüncesi öne çıkıyor, öğrencilerin bireysel farklılıkları dikkate alınmaya başlanıyordu. Bu sistem, Batı’daki “conditional pass” uygulamasının yerelleştirilmiş bir versiyonu olarak doğdu. Ancak Türkiye’deki fark, sorumluluk sınavlarının sadece akademik değil, aynı zamanda ahlaki bir yükümlülük gibi algılanmasıydı: “Sen bu dersten geçemedin ama sana bir şans daha veriyoruz, değerlendir.”

Bu yaklaşım, öğrenciyi cezalandırmaktan çok, ona ikinci bir fırsat sunmayı hedefliyordu. Ancak zamanla sistemin işleyişi, “nasıl olsa sorumlu geçerim” düşüncesine zemin hazırladığı için tartışmalar başladı. Eğitim politikaları ile psikolojik yaklaşımlar arasındaki bu gerilim, bugün hâlâ sürüyor.

---

Günümüzde Sorumlu Geçme: Bir İmkân mı, Bir Tuzak mı?

Bugün lise düzeyinde bir öğrenci en fazla 3 dersten sorumlu olarak üst sınıfa geçebiliyor. Bu sayı, her yıl Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelikleri doğrultusunda belirleniyor. Ancak burada asıl tartışma, sayının kendisinden çok, sistemin yarattığı zihniyette. Çünkü “sorumluluk” kavramı, eğitimde çabanın yerini bazen stratejiye bırakabiliyor.

Bazı öğrenciler bu sistemi bir avantaj olarak görüyor; “zayıf derslerimi sonra hallederim” diyerek güçlü oldukları alanlara yöneliyorlar. Erkek öğrenciler genellikle bu noktada stratejik davranma eğiliminde: “Matematiği ikinci dönem toparlarım, şimdi sayısal derslere yükleneyim.” Kadın öğrenciler ise daha çok topluluk desteğini ve duygusal dayanışmayı öne çıkarıyor; “Arkadaşım da aynı durumda, birlikte çalışırız” yaklaşımı öne çıkıyor. Elbette bu, bir genelleme değil; ancak gözlemler, motivasyon kaynaklarının farklılaştığını gösteriyor.

Psikolog Dr. Emel Aydın’ın 2022 tarihli bir çalışması, öğrencilerin sorumlu geçme sistemine bakışında cinsiyet, sosyoekonomik durum ve okul türü gibi faktörlerin belirleyici olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, meslek liselerinde öğrenciler sistemi daha çok “ikinci şans” olarak görürken, Anadolu liselerinde “başarısızlık göstergesi” olarak algılanıyor.

---

Bilimsel Perspektif: Sorumlu Geçme Beyinde Nasıl İşleniyor?

Nöropsikolojik açıdan bakıldığında, “sorumluluk” kavramı beynin prefrontal korteks bölgesinde planlama ve ödül mekanizmasıyla ilişkilidir. Öğrenci, bir dersten kalıp sorumlu geçtiğinde beyninde “ertelenmiş başarı” döngüsü oluşur. Bu da uzun vadede motivasyonu hem olumlu hem olumsuz etkileyebilir.

Eğer öğrenci bu süreci bir fırsat olarak görüp planlama yeteneğini güçlendirirse, sorumlu geçme bir öğrenme aracına dönüşür. Ancak erteleme alışkanlığına dönüşürse, sistem öğrencinin içsel motivasyonunu zayıflatır. Dolayısıyla bu mekanizma, öğretmenlerin yönlendirme biçimine ve ailenin yaklaşımına göre iki ucu keskin bir bıçak gibidir.

---

Kültürel ve Ekonomik Etkiler: Başarısızlıkla Barışmak

Türkiye’de başarısızlık hâlâ sosyal bir damga taşır. “Sınıfta kaldı” ifadesi, çoğu zaman bir çocuğun kimliğine yapışan bir etiket gibidir. Sorumlu geçme sistemi, bu damgayı yumuşatmak için bir köprü işlevi görür. Ancak ekonomik arka plan burada kritik rol oynar. Dar gelirli ailelerde öğrencinin “bir yıl kaybetmemesi” sadece akademik değil, ekonomik bir zorunluluktur. Çünkü bir yıl daha okulda kalmak, ulaşım, kıyafet, kitap, hatta yemek masraflarının bir yıl daha uzaması demektir.

Kültürel olarak ise “sorumluluk sınavı” bir nevi toplumun gençlere söylediği şu mesaj gibidir: “Hata yapabilirsin ama hatanla yüzleş.” Bu, aslında oldukça insani bir yaklaşım. Japonya veya Finlandiya gibi eğitim sistemlerinde de benzer esneklikler bulunur. Fark şu ki, bu ülkelerde sistem öğrenciye sadece telafi hakkı değil, aynı zamanda rehberlik desteği de sunar.

---

Geleceğe Bakış: Sorumluluk Yerine Fırsat Odaklı Eğitim

Gelecekte eğitim politikalarının “sorumlu geçme” yerine “bireysel öğrenme takvimi” gibi daha dinamik modellerle değişmesi bekleniyor. Dijital eğitim platformları, öğrencilere anında geri bildirim ve kişisel hızda ilerleme imkânı tanıdıkça, “sorumluluk” kavramı da yeniden tanımlanabilir.

Yapay zekâ tabanlı sistemler, öğrencinin hangi konuda zorlandığını erken tespit edip, yıl sonunu beklemeden destek sağlayabilir. Bu durumda “sorumlu geçme” sistemi, belki de tarihe karışacak; yerini sürekli ve esnek öğrenme döngülerine bırakacak.

---

Forum İçin Düşünmeye Değer Sorular

– Sizce “sorumlu geçme” öğrencinin hatalarını telafi etmesi için mi, yoksa sistemin başarısızlığı örtmesi için mi var?

– Eğer her öğrenci kendi hızında ilerlese, “sorumluluk” kavramına yine ihtiyaç duyar mıyız?

– Bu sistemin duygusal etkileri, özellikle ergenlik dönemindeki bir öğrenci için ne kadar derin olabilir?

– Eğitimde fırsat eşitliği mi daha önemli, yoksa başarıda istikrar mı?

---

Sonuç: Sorumluluk Bir Ceza Değil, Bir Davet

“Sorumlu geçme” yalnızca bir yönetmelik maddesi değil; gençlere “başarı, tek seferde olmaz” mesajını veren bir yaşam dersi. Her öğrenci, her öğretmen ve her veli bu sürece farklı anlamlar yüklüyor. Ancak ortak bir nokta var: eğitimde insana alan açmak. Sorumlu geçme, aslında bu alanın sınırlarını yeniden çizmeye çalışan bir denge noktası.

Belki de mesele, kaç dersten sorumlu geçilebileceği değil; o derslerin bize ne öğrettiğiyle ilgilidir.