Cehennemin 7. Katı: Kimler Hak Ediyor, Kimleri Sistem İtiyor?
Selam dostlar,
Bugün biraz farklı bir konuda tartışma açmak istiyorum. “Cehennemin 7. katına kimler girecek?” cümlesi, dinî bir metafordan çok daha fazlası gibi geliyor bana. Günümüz toplumunda bu ifadeyi bir tür vicdan aynası gibi düşünebiliriz: Adaletin, eşitliğin, vicdanın sınandığı o son kat.
Ben bu konuyu sadece teolojik bir çerçevede değil; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından tartışmaya açmak istiyorum. Çünkü “kim yanacak, kim kurtulacak” sorusu aslında “kim dışlanıyor, kim cezalandırılıyor” sorusunun başka bir versiyonu gibi geliyor.
Bir yanda toplumsal normları sorgulamadan sürdürenler, öte yanda sistemin çarkları arasında ezilenler var. Gelin bu başlık altında, hem erkeklerin daha analitik ve çözüm odaklı yaklaşımıyla, hem kadınların empati merkezli, toplumsal etkileri önemseyen bakışıyla meseleyi derinlemesine konuşalım.
---
1. Cehennemin 7. Katı: Günümüz Toplumunda Bir Metafor
Klasik inanışta cehennemin yedinci katı, en ağır günahları işleyenlerin mekânıdır: kibir, zulüm, inkâr, ihanet...
Ama modern dünyada “7. kat” başka biçimlerde karşımıza çıkıyor:
- Adaletsizlik yapanlar,
- Başkalarının hayatını hiçe sayanlar,
- Eşitliği reddedip üstünlük iddia edenler,
- Güç ilişkilerini sömürenler...
Bugün artık “cehennem”i sadece uhrevi bir mekân olarak değil, yaşadığımız toplumsal düzenin içinde de düşünebiliriz. Bir kadının sokakta korkarak yürüdüğü, bir LGBTİ+ bireyin kimliğini gizlemek zorunda kaldığı, bir işçinin emeğinin değersizleştirildiği dünyada da bir tür “cehennem katı” yaşanıyor.
Bu yüzden soralım: Gerçekten kim hak ediyor o 7. katı? Günah işleyen birey mi, yoksa adaletsiz düzeni sürdüren sistem mi?
---
2. Erkeklerin Yaklaşımı: Analitik Akıl ve Çözüm Odaklı Yorumlar
Erkek forumdaşlarımız genelde bu tür konulara daha sistematik bir gözle bakıyor. Onlara göre “7. kat” kavramı bir toplumsal uyarı mekanizması. Yani: “Yanlış yapan, bedelini öder.”
Bu yaklaşımda, mesele bireylerin eylemleri üzerinden değerlendirilir. Erkek okurlar genellikle “adalet” kavramını merkeze alır, sistemin nasıl düzeltilebileceğine dair çözüm arar.
Bazı yorumcular, “cehennem” metaforunu bir tür sosyal düzenleyici olarak görür. Örneğin, adaleti savunan bir toplumda, 7. katın anlamı caydırıcılığa dönüşür.
- “Toplumun vicdanı olmalı,” derler.
- “Kimin yanacağına değil, kimlerin yanmasını önleyeceğimize odaklanmalıyız.”
Bu yaklaşımda duygusallıktan çok, mantık vardır. Erkekler genellikle “adaletsizlik nasıl ölçülür, toplumsal ceza nasıl işler” gibi sorular sorar.
Ama bu mantıksal çerçeve bazen bir şeyi kaçırır: İnsan duygusunu, empatiyi, kırılganlığı. İşte burada kadınların sesine kulak vermek gerekiyor.
---
3. Kadınların Yaklaşımı: Empati, Vicdan ve Toplumsal Duyarlılık
Kadın forumdaşlar genelde konuya çok daha duygusal ama bir o kadar da derin bir pencereden bakıyor. Onlara göre “7. kat” bireysel değil, kolektif bir suçun sembolü.
“Kimler girecek” sorusunun yanıtı, kimin sustuğunda, kimin görmezden geldiğinde saklı.
Bir kadının gözünden 7. kat, bir cehennem değil; toplumun vicdanının sustuğu yerdir.
Kadınlar genellikle şu soruları sorar:
- “Bir kadının yaşadığı şiddete göz yumanlar, bu cehennemin neresinde?”
- “Bir çocuğun geleceğini çalan sistem, hangi katın kapısını aralar?”
- “Eşitliği savunmayan toplumlar, kendi cehennemini inşa etmiyor mu?”
Bu bakış açısında empati merkezde yer alır. Kadınlar, cezanın değil, farkındalığın önemine dikkat çeker.
Onlara göre asıl “cehennem”, duygusuzluk ve adaletsizliğin normalleşmesidir.
---
4. Toplumsal Cinsiyet ve Cehennem Algısı: Kimin Günahı Daha Ağır?
Toplumsal cinsiyet rolleri, “günah” kavramına bile yön veriyor.
Bir erkek “sert” davrandığında güçlü, bir kadın aynı şekilde davrandığında “isyankâr” sayılıyor.
Bir erkek hata yaptığında “insanlık hâli”, bir kadın yaptığında “ahlak sorunu” olarak yorumlanıyor.
İşte bu ikiyüzlülük, cehennemin en karanlık katlarını besliyor. Çünkü bu düzen, bir kesimi sürekli cezalandırıyor, diğerini sürekli affediyor.
Toplumsal adalet açısından bakarsak, 7. katın sakinleri aslında sistemin imtiyazlarından faydalanıp, sessiz kalanlardır.
- Kadın emeğini sömüren ama “namus” söylemiyle kendini temize çıkaranlar,
- Farklı kimlikleri dışlayıp “ahlak” adına yargılayanlar,
- Gücü elinde tutup, adaleti keyfine göre dağıtanlar…
Bu noktada kadın ve erkek yorumcuların buluştuğu yer şu olur: Cehennem, sadece kötülüğün değil, suskunluğun da karşılığıdır.
---
5. Çeşitlilik ve Adalet Bağlamında Cehennem
Eğer 7. katı bir metafor olarak kabul edersek, oraya gireceklerin listesi artık bireysel değil, sistemik hale gelir.
Farklılıkları bastıran, azınlıkların sesini kısan, çeşitliliği tehdit olarak gören yapılar…
İşte o yapılar “toplumsal cehennem”in inşaat ustalarıdır.
Kadınlar bu konuyu genelde “insan hikayeleriyle” açıklar. Bir trans bireyin dışlandığı iş görüşmesi, bir göçmenin hor görüldüğü sokak, bir yoksulun hiçe sayıldığı sistem...
Erkeklerse genelde “sistemi nasıl değiştiririz, yasayı nasıl güçlendiririz” gibi çözüm ekseninde yaklaşır.
Bu iki bakış birleştiğinde ortaya hem duygu hem akıl temelli bir adalet vizyonu çıkar.
---
6. Tartışmaya Açık Sorular
Şimdi sözü size bırakmak istiyorum:
- Sizce “Cehennemin 7. katı” günümüzde kimleri simgeliyor?
- Bu katın kapısını açan bireyler mi, yoksa sessiz kalan toplum mu?
- Kadınlar ve erkekler, cehennem korkusuna farklı mı tepki veriyor?
- Bir gün herkesin cehennemini kendi vicdanında yaşadığı bir dünya mümkün mü?
---
7. Sonuç: Belki de Cehennem, Başkalarının Sessizliğinde Saklıdır
Bu tartışmada vardığım nokta şu: Cehennemin 7. katı aslında bizim yarattığımız toplumsal körlüklerin bir yansıması.
Kimse doğuştan “hak etmiyor” o karanlığı; ama bazıları o karanlığı bilerek sürdürüyor.
Erkeklerin akıl ve çözüm odaklı bakışı, sistemin düzeltilmesi için önemli. Kadınların empati ve vicdan merkezli yaklaşımı ise o sistemin insana dönmesini sağlıyor.
İkisinin birleştiği yerde gerçek adaletin ışığı parlıyor.
Ve belki de asıl soru şu:
Biz, kendi sessizliğimizle başkalarının cehennemini büyütüyor muyuz?
Selam dostlar,
Bugün biraz farklı bir konuda tartışma açmak istiyorum. “Cehennemin 7. katına kimler girecek?” cümlesi, dinî bir metafordan çok daha fazlası gibi geliyor bana. Günümüz toplumunda bu ifadeyi bir tür vicdan aynası gibi düşünebiliriz: Adaletin, eşitliğin, vicdanın sınandığı o son kat.
Ben bu konuyu sadece teolojik bir çerçevede değil; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından tartışmaya açmak istiyorum. Çünkü “kim yanacak, kim kurtulacak” sorusu aslında “kim dışlanıyor, kim cezalandırılıyor” sorusunun başka bir versiyonu gibi geliyor.
Bir yanda toplumsal normları sorgulamadan sürdürenler, öte yanda sistemin çarkları arasında ezilenler var. Gelin bu başlık altında, hem erkeklerin daha analitik ve çözüm odaklı yaklaşımıyla, hem kadınların empati merkezli, toplumsal etkileri önemseyen bakışıyla meseleyi derinlemesine konuşalım.
---
1. Cehennemin 7. Katı: Günümüz Toplumunda Bir Metafor
Klasik inanışta cehennemin yedinci katı, en ağır günahları işleyenlerin mekânıdır: kibir, zulüm, inkâr, ihanet...
Ama modern dünyada “7. kat” başka biçimlerde karşımıza çıkıyor:
- Adaletsizlik yapanlar,
- Başkalarının hayatını hiçe sayanlar,
- Eşitliği reddedip üstünlük iddia edenler,
- Güç ilişkilerini sömürenler...
Bugün artık “cehennem”i sadece uhrevi bir mekân olarak değil, yaşadığımız toplumsal düzenin içinde de düşünebiliriz. Bir kadının sokakta korkarak yürüdüğü, bir LGBTİ+ bireyin kimliğini gizlemek zorunda kaldığı, bir işçinin emeğinin değersizleştirildiği dünyada da bir tür “cehennem katı” yaşanıyor.
Bu yüzden soralım: Gerçekten kim hak ediyor o 7. katı? Günah işleyen birey mi, yoksa adaletsiz düzeni sürdüren sistem mi?
---
2. Erkeklerin Yaklaşımı: Analitik Akıl ve Çözüm Odaklı Yorumlar
Erkek forumdaşlarımız genelde bu tür konulara daha sistematik bir gözle bakıyor. Onlara göre “7. kat” kavramı bir toplumsal uyarı mekanizması. Yani: “Yanlış yapan, bedelini öder.”
Bu yaklaşımda, mesele bireylerin eylemleri üzerinden değerlendirilir. Erkek okurlar genellikle “adalet” kavramını merkeze alır, sistemin nasıl düzeltilebileceğine dair çözüm arar.
Bazı yorumcular, “cehennem” metaforunu bir tür sosyal düzenleyici olarak görür. Örneğin, adaleti savunan bir toplumda, 7. katın anlamı caydırıcılığa dönüşür.
- “Toplumun vicdanı olmalı,” derler.
- “Kimin yanacağına değil, kimlerin yanmasını önleyeceğimize odaklanmalıyız.”
Bu yaklaşımda duygusallıktan çok, mantık vardır. Erkekler genellikle “adaletsizlik nasıl ölçülür, toplumsal ceza nasıl işler” gibi sorular sorar.
Ama bu mantıksal çerçeve bazen bir şeyi kaçırır: İnsan duygusunu, empatiyi, kırılganlığı. İşte burada kadınların sesine kulak vermek gerekiyor.
---
3. Kadınların Yaklaşımı: Empati, Vicdan ve Toplumsal Duyarlılık
Kadın forumdaşlar genelde konuya çok daha duygusal ama bir o kadar da derin bir pencereden bakıyor. Onlara göre “7. kat” bireysel değil, kolektif bir suçun sembolü.
“Kimler girecek” sorusunun yanıtı, kimin sustuğunda, kimin görmezden geldiğinde saklı.
Bir kadının gözünden 7. kat, bir cehennem değil; toplumun vicdanının sustuğu yerdir.
Kadınlar genellikle şu soruları sorar:
- “Bir kadının yaşadığı şiddete göz yumanlar, bu cehennemin neresinde?”
- “Bir çocuğun geleceğini çalan sistem, hangi katın kapısını aralar?”
- “Eşitliği savunmayan toplumlar, kendi cehennemini inşa etmiyor mu?”
Bu bakış açısında empati merkezde yer alır. Kadınlar, cezanın değil, farkındalığın önemine dikkat çeker.
Onlara göre asıl “cehennem”, duygusuzluk ve adaletsizliğin normalleşmesidir.
---
4. Toplumsal Cinsiyet ve Cehennem Algısı: Kimin Günahı Daha Ağır?
Toplumsal cinsiyet rolleri, “günah” kavramına bile yön veriyor.
Bir erkek “sert” davrandığında güçlü, bir kadın aynı şekilde davrandığında “isyankâr” sayılıyor.
Bir erkek hata yaptığında “insanlık hâli”, bir kadın yaptığında “ahlak sorunu” olarak yorumlanıyor.
İşte bu ikiyüzlülük, cehennemin en karanlık katlarını besliyor. Çünkü bu düzen, bir kesimi sürekli cezalandırıyor, diğerini sürekli affediyor.
Toplumsal adalet açısından bakarsak, 7. katın sakinleri aslında sistemin imtiyazlarından faydalanıp, sessiz kalanlardır.
- Kadın emeğini sömüren ama “namus” söylemiyle kendini temize çıkaranlar,
- Farklı kimlikleri dışlayıp “ahlak” adına yargılayanlar,
- Gücü elinde tutup, adaleti keyfine göre dağıtanlar…
Bu noktada kadın ve erkek yorumcuların buluştuğu yer şu olur: Cehennem, sadece kötülüğün değil, suskunluğun da karşılığıdır.
---
5. Çeşitlilik ve Adalet Bağlamında Cehennem
Eğer 7. katı bir metafor olarak kabul edersek, oraya gireceklerin listesi artık bireysel değil, sistemik hale gelir.
Farklılıkları bastıran, azınlıkların sesini kısan, çeşitliliği tehdit olarak gören yapılar…
İşte o yapılar “toplumsal cehennem”in inşaat ustalarıdır.
Kadınlar bu konuyu genelde “insan hikayeleriyle” açıklar. Bir trans bireyin dışlandığı iş görüşmesi, bir göçmenin hor görüldüğü sokak, bir yoksulun hiçe sayıldığı sistem...
Erkeklerse genelde “sistemi nasıl değiştiririz, yasayı nasıl güçlendiririz” gibi çözüm ekseninde yaklaşır.
Bu iki bakış birleştiğinde ortaya hem duygu hem akıl temelli bir adalet vizyonu çıkar.
---
6. Tartışmaya Açık Sorular
Şimdi sözü size bırakmak istiyorum:
- Sizce “Cehennemin 7. katı” günümüzde kimleri simgeliyor?
- Bu katın kapısını açan bireyler mi, yoksa sessiz kalan toplum mu?
- Kadınlar ve erkekler, cehennem korkusuna farklı mı tepki veriyor?
- Bir gün herkesin cehennemini kendi vicdanında yaşadığı bir dünya mümkün mü?
---
7. Sonuç: Belki de Cehennem, Başkalarının Sessizliğinde Saklıdır
Bu tartışmada vardığım nokta şu: Cehennemin 7. katı aslında bizim yarattığımız toplumsal körlüklerin bir yansıması.
Kimse doğuştan “hak etmiyor” o karanlığı; ama bazıları o karanlığı bilerek sürdürüyor.
Erkeklerin akıl ve çözüm odaklı bakışı, sistemin düzeltilmesi için önemli. Kadınların empati ve vicdan merkezli yaklaşımı ise o sistemin insana dönmesini sağlıyor.
İkisinin birleştiği yerde gerçek adaletin ışığı parlıyor.
Ve belki de asıl soru şu:
Biz, kendi sessizliğimizle başkalarının cehennemini büyütüyor muyuz?